Aşık Veysel Sözleri ve Türküleri
Asıl adı Veysel Şatıroğlu olan Aşık Veysel, 25 Ekim 1894’te Şarkışla ilçesine bağlı Sivrialan köyünde dünyaya gelir.
Çocukluğunu ve gençlik yıllarını Sivrialan köyünde geçiren ünlü Ozan o dönem yaygın olan, çiçek hastalığına yakalanır ve 7 yaşında iki gözünü de kaybeder. Aşık Veysel, babasının teşvikiyle 10 yaşındayken saz çalıp şiir söylemeye başlar.
Sivas’ta öğretmenlik ve Milli Eğitim Müdürlüğü görevlerinde bulunan şair ve oyun yazarı Ahmet Kutsi Tecer’in davetiyle köy enstitüsünde saz hocası olarak görev yapar. Aşık Veysel’in adı ilk kez 5 Ocak 1931’de düzenlenen “Sivas Aşıklar Bayram’ın da duyulur.
Ömrü yoksulluk ve zorluklarla geçen Aşık Veysel’in Cumhuriyet’in 10. yılı için yazdığı destanın yayınlanması ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Anadilimize ve milli birliğimize yaptığı hizmetlerden ötürü 1965 yılında özel bir kanunla halk ozanına 500 lira aylık bağlar.
Aşık geleneğinin son büyük temsilcilerinden olan ünlü halk Ozanı, 1971 yılında Nevşehir’in Hacıbektaş ilçesinde son konserini verir ve 21 Mart 1973 günü doğduğu köy olan Sivrialan’da, şimdi adına müze olarak düzenlenen evde hayata gözlerini yumar.
Uzun İnce Bir Yoldayım
Uzun ince bir yoldayım
Gidiyorum gündüz gece
Bilmiyorum ne haldeyim
Gidiyorum gündüz gece
Dünyaya geldiğim anda
Yürüdüm aynı zamanda
İki kapılı bir handa
Gidiyorum gündüz gece
Kırkdokuz yıl bu yollarda
Ovalarda dağlarda çöllerde
Düşmüşüm gurbet ellerde
Gidiyorum gündüz gece
Şaşar Veysel iş bu hale
Kah ağlaya kah güle
Yetişmek için menzile
Gidiyorum gündüz gece
Beş Günlük Dünya
Beş günlük dünyada hey Adem oğlu
Kamili kamili hali gözle gel
Cümlemizin başı bir hakk’a bağlı
Hakikat söyleyen dili gözle gel
Zulmedip de imanını kayırma
Nefsine uyup da özün ayırma
Şaşkın olup gezme kırda bayırda
Uçarsın kayadan yolu gözle gel
Dünyalığa tapıp odlara yanma
Zifafa girip de ölürüm sanma
Kuzgun gibi murdar leşse konma
Duduysa şeker balı gözle gel
Mülküğemi verdiler sana bu hanı
Hatıra değip de incitme canı
İnkar eden doğuncağız sen seni
Sakın diri bilme ölü gözle gel
Bilmem Hayal Mıydı
Bilmem hayal mıydı yoksa düş müydü
Gönül arzusunu buldu bu gece
Yalın kılıç mıydı bir ateş miydi
İçerim köz ile doldu bu gece
Bilemedim gece ile gündüzü
Seçemedim güneş ile yıldızı
Mestane gözleri mestetti bizi
Aklımı başımdan aldı bu gece
Mah yüzüne bakma ile doyulmaz
Sıra sıra benleri var sayılmaz
Aşk meyinden içen aşık ayılmaz
Bilemedim bana noldu bu gece
Durmaz yanar gerçeklerin çırağı
Yakın olur ehli aşkın ırağı
Gölköy oldu Veysel’lerin durağı
Hayali karşıma geldi bu gece
Asırlar Elinde Bir tesbih Gibi
Asırlar elinde bir tesbih gibi
Çeviriyor çarkı devran bakalım
Sayısız bugünler bir defter gibi
Deviriyor çarkı devran bakalım
Ne ucu bellidir ne de ortası
Bir gizli sır giyinmiştir libası
Dünya harman elindedir yabası
Savuruyor çarkı devran bakalım
Hesapsız asırlar sayısız yıllar
Gizlenmiş içinde karanlık yollar
Kıyamet var imiş gelecek derler
Çağırıyor çarkı devran bakalım
Her birin bir türlü kara düşürmüş
Bülbülü gül için zara düşürmüş
Veysel’i bir sönmez nare düşürmüş
Kavuruyor çarkı devran bakalım
Beni Hor Görme Kardeşim
Beni hor görme kardeşim
Sen altınsın ben tunç muyum
Aynı vardan var olmuşuz
Sen gümüşsün ben saç mıyım
Ne var ise sende bende
Aynı varlık her bedende
Yarın mezara girende
Sen toksun da ben aç mıyım
Kimi molla kimi derviş
Allah bize neler vermiş
Kimi arı çiçek dermiş
Sen balsın da ben çec miyim
Topraktandır cümle beden
Nefsini öldür ölmeden
Böyle emretmiş Yaradan
Sen kalemsin ben uç muyum
Tabiata Veysel aşık
Topraktan olduk kardaşık
Aynı yolcuyuz yoldaşık
Sen yolcusun ben baç mıyım
Bu nasıl bir duygu kalemi?
Ünlü Ozan Aşık Veysel’in ölümünden 50 yıl geçmiş olmasına rağmen hem sözleri, hem müziği hala insanı duygu çemberine alıyor ve bırakmıyor.